Kelkit Ekolü Vadi merkezli olarak ele aldığımız ekollerden birisi de Kelkit’tir. Bu ekolün oluştuğu sahalar, Giresun’un Şebinkarahisar ilçesi merkez olmak üzere Alucra, Çamoluk; Sivas’ın Suşehri ve Koyulhisar ilçeleriyle Ordu’nun Mesudiye ilçesinden meydana gelmektedir. Bu saha oldukça ilginç görünümler sergilemektedir. Yukarıda haritada (Şekil 1) görüldüğü gibi bu ekolün etki sahasının tamamı iç kesimde yer almaktadır. Diğer ekollerde görülen daire boyutlu etki alanı bu ekolde çizgi boyutunda seyretmektedir. Bunun sebebi de Kelkit nehrinin akış yönüdür. Doğu-batı hattında uzanan Kelkit nehri, farklı il sınırları içerisinde yer alan yerleşimleri kültürel birlikteliğe sevk etmiştir. Kelkit vadisi kültürü Karadeniz’in kıyı kuşağı kültüründen uzak bir görünümdedir. Bu vadi, İç Anadolu’yla Karadeniz arasında bir geçiş oluşturduğu için kültürel özellikler de geçiş özelliği sergilemektedir. Oynanan horonlar incelendiğinde halay figürüne benzer figürler göze çarpmaktadır. Ayrıca bu yörenin horonları kıyı kuşağında yer alan horonlardan ritmik olarak da farklıdır. Kıyı kuşağında 2/4 ve 7/8 ritme sahip horonlar bu sahada daha çok 5/8’lik ritimlerle oynanmaktadır. Ayrıca bu yörenin horonları metronom açısından da oldukça yavaştır. Kelkit ekolünün kemençe icrasının Rum ekolünün otantik icralarıyla örtüştüğünü söyleyebiliriz. Özellikle 5/8 zamanlı müzik ve horonlar da bu durum oldukça belirgindir. Kemençenin kullanımı da yaygın olmakla birlikte yörenin müzik kültürünün en önemli enstrümanları davul ve zurnadır. Bu sahada müzik kültüründe uzun havalar önemli bir yer tutmaktadır. Kemençe de genellikle bu havalara eşlik etmektedir ve icra olarak oldukça farklı bir yapıya sahiptir. Kırsal yerleşime sahip sahanın seyrek nüfusuyla birlikte büyük şehirlere göç eden kitlelerin yoğunluğu kemençe kültürünü yok olma noktasına getirmiştir. Ancak son zamanlarda bütün sahalarda görülen genç neslin kemençe kültürüne karşı ilgisi bu yörede de görülmektedir. Bu ekolün genç kuşak temsilcilerinden Emre Gürsoy oldukça güçlü bir icra yeteneğine sahiptir. Ayrıca geçmiş dönem isimlerinden Mesudiyeli Rüştü Tuncalı, Mismilonlu Ahmet, Karahisahırlı Şenel Lazut (Ekici, 1990: 47) zikredilmeye değerdir.
@salimcafer23198 жыл бұрын
Yaptığınız bu belgesel niteliğindeki çalışmadan dolayı sizlere teşekkür ederim. Mehmet Gündoğdu ve Yusuf Kurt gerçekten büyük usta.
@irgeoglu5 жыл бұрын
Bu kısayolları, programı izleyenlerin eserleri kolayca bulabilmesi için yazdım eğer programı izlemediyseniz izlemenizi tavsiye ederim çok değerli bilgiler var. 8:55 taksim 11:59 çiftetelli 40:44 cezayir 1:13:55 tuzcuoğlu havası 1:24:55 tuzcuoğlu horonu
@doganayhizal4 жыл бұрын
Kendini aramak budur işte, emeği geçen herkese selam olsun.
@dodufood22104 жыл бұрын
Ağasar Ekolü Ele aldığımız sahalar içerisinde vadi kültürü özelliklerini tam olarak barındıran bir sahadır. Ağasar deresinin oluşturduğu Ağasar vadisi, dağlık ve engebeli şekilleri sebebiyle ulaşım imkanını oldukça sınırlandırmıştır. Bu da etkileşimi sınırlandırmış ve kültürel anlamda bir kapalılık meydana getirmiştir. Ağasar ekolünün sahasında yer alan yerleşim birimleri arasında, Trabzon’un iç kesiminde yer alan Şalpazarı ilçesi merkez olmak üzere Tonya, Beşikdüzü ve Vakfıkebir ilçelerini sayabiliriz. Bu ekolün ön plana çıktığı farklılık, türkü söyleme5 geleneğine olan düşkünlüktür. Bunu da icra-mekân ilişkisi bağlamında ele alırsak oturak âlemlerinin bu ekolde etkin rol aldığını görebiliriz. Atma türkü geleneğinin de diğer sahalara göre bu sahada daha canlı icra edildiği görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında icradan ziyade sözel boyutun ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Oturak âlemlerinde kemençecinin yanında bir de türkü söyleyen, vokalist bulunmaktadır ve ilginin bu vokalistin üzerinde yoğunlaştığı gözlenmektedir. Akat, buraya has kemençelerin tiz akortlu ve küçük yapıda olduğunu belirterek, havaları icra edenlerin boğazları yırtılırcasına bağırarak tiz sesleri kullandığını, bölge insanının seçici olduğunu, kendi kemençe tavırlarının dışında yorumlanan kemençe icralarını dinlemediklerini ve bazı ortamlarda bu gibi icraları eleştirdiklerini tespit etmektedir (Akat, 2010: 92). Ayrıca bölgenin horon kültürü de oldukça orijinal bir görünüm sergilemektedir. Özellikle kız horonlarındaki zariflik ve figürlerdeki zenginlik bu sahayı değerli kılmaktadır. Bu ekolün geçmiş dönem icracıları arasında Ali Çinkaya, Yanıklı Ahmet, Aloğlu Kazım ve Süleyman Yaşar yer alırken, günümüzde Umut Ayvaz güçlü icrasıyla ön plandadır. Ağasar ve Görele ekolleri coğrafî olarak yakınlıkları ve yaylaların ortak kullanımı sebebiyle etkileşime daha yakın görünmektedir. Bu açıdan farklılıkları ayırt etme noktasında ilk bakışta sezilemeyecek bir yapı sergilediklerini söyleyebiliriz.
@Bskdz615 жыл бұрын
Mehmet hocam tam içimden geçenlere tercüman olmuşsunuz. Kemençeyi sırf bu keman gibi çalanlar yüzünden bırakma noktasına gelmiştim. Her çalacağım ortam da o "x" kişilerin keman tarzı şarkılarını çaldırmak istiyorlardı, bende çalmak istemiyordum. Bir nevi alınıyordum. Son 2 senedir devamlı olarak çalmaya devam ediyorum. Ama kendi halimde işte. Başımda bir hoca olsa çok iyi olurdu. Ama yapacam, bu kemençeyi inşallah bir gün iyi bir şekilde çalıp, eskiyi güzel bir şekilde temsil ederim.
@yasingurses95554 жыл бұрын
Ben eski kaydeleri merağım var
@blablupp9512 Жыл бұрын
Zzz
@kumankuman5695 Жыл бұрын
şahane açıkladı olayı
@dodufood22104 жыл бұрын
Diğer Yöreler Bu kısımda kemençenin kullanıldığı ancak ekol oluşturabilecek bir farklılık yaratmadığı yöreler kısaca ele alınmaktadır. Bu yörelerde icracı sayısı azdır ve silsile oluşturacak bir yapıya rastlanmaz. Horon çeşitlilikleri ve kemençenin bu dansa eşlik durumu, yörede kullanım sıklığı gibi değişik ölçütleri de göz önüne aldığımızda, bu yöreler “ekol” olarak değerlendirebileceğimiz özellikleri barındırmamaktadır. Son dönemde kemençeye karşı ilginin arttığı zikredilen sahada, öne çıkan bazı özellikleri vurgulayıp kayda geçirmemiz doğru olacaktır. Ordu yöresinde kıyı kuşağında Altınordu, Perşembe ve Fatsa’nın doğu yerleşimlerinde horon ve kemençe kültürü vardır. Bu yörede davul ve klarnetin yanı sıra kemençe de türküler ve horonlara eşlik eden bir görünüm sergilemektedir. Perşembe civarından Ordulu Kemençeci Yunus, Picoğlu Osman ve Rizeli Sadık’la aynı dönemde yaşamış ve eserlerini plaklara okuyacak düzeyde bir üretkenlik sergilemiştir. Günümüz kemençecilerinden Hayri Arslan, Rıza Can Özel ve Hakan Filiz farklı icra teknikleriyle karşımıza çıkmaktadır. Rize ve Artvin’in kıyı kuşağında kemençe kültürel bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Rize’nin batısında yer alan İkizdere, İyidere ve Güneysu ilçelerinde horonlar oldukça seri bir şekilde kemençeyle oynanmaktadır. Rize’nin doğusundan Batum sınırına kadar uzanan çizgide ön plana çıkan enstrüman tulumdur. Tulumun etkisiyle kimi kemençe icralarının tulum akorduna (Mİ-LA-LA) çekilerek gerçekleştiği görülmektedir. Kemençenin bu sahadaki en önemli işlevi destanlara eşlik etmesidir. Tulum kalabalık ortamlarda icra edilirken kemençe kişilerin duygusal ihtiyaçlarını müzikle ifadesinde, başka bir deyişle bireysel amaçlarla kullanılmaktadır. Artvin yöresinden Kemençeci Yaşar Turna geçmiş dönemin önemli kemençecilerinden birisidir. Rize yöresinin geçmiş dönem en önemli kemençecileri Rizeli Sadık Aynacı ve Hasan Sözeri’dir. Günümüzde ise Yahya Birinci güçlü bir icraya sahiptir. Yine son dönemde Selçuk Balcı, kemençeyi tüm Türkiye’ye dinlettirebilen kişisel bir kemençe tavrıyla karşımıza çıkmaktadır. Artvin ve özellikle Rize çevresinde genç neslin kemençeye giderek artan bir ilgisi vardır. Bu durum yakın bir zamanda bu sahayı tavır olarak ön plana çıkaracak gelişmelerin yaşanacağının habercisidir.
@lordstark17924 жыл бұрын
Üstadım bu verdiğiniz bilgiler altın değerindedir sizi nereden nasıl takip edebilirim ve bu bilgilerin daha fazlasına nerden ulaşabiliriz
@cemalbalckblack44882 жыл бұрын
An rg Alya yörükşeri de kemençe çalıyor sana göre hacı
@dodufood22104 жыл бұрын
Rum Ekolü Rum tarzı çalım stili olarak adlandırdığımız bu ekolün kültürü, bugün Yunanistan sınırları içerisinde yaşamaktadır. 1923 yılında Türkiye ve Yunanistan arasında Nüfus Mübadelesi Anlaşması yürürlüğe girmiş ve (belli bölgeler dışında) Yunanistan’daki Türklerle Anadolu’daki Rumlar yer değiştirmiştir. Rumların Doğu Karadeniz’den göç eden kesimini oluşturanlar, bu topraklardan giderken yalnızca bedenlerini değil kültürlerini de taşımışlardır. Yunanistan’da özellikle Selanik ve çevresine yerleştirilen Karadenizli Rumlar, göçün yarattığı kültür şokunun etkisiyle olsa gerek, kültürel değerlerine sıkı sıkıya sarılmışlardır. Karadeniz coğrafyasında meydana getirilen kemençe ve horon kültürüne ayrı bir düşkünlükleri vardır. Rum tarzı çalım stilinin geçmiş dönemdeki en önemli temsilcili Gogos Petridis’tir. Günümüzde ise Kostas Siamidis, Mihalis Kaliontzidis ve Makoulis Tsaxouridis icralarıyla ön plana çıkan isimlerdir. Rumların Karadeniz’de var olan ekollere oranla çalım stillerindeki farklılık ilk anda anlaşılmaktadır. Daha kesik bir yay terkibinin kullanıldığı bu stilde tonlar genel olarak pestir. Kemençenin yayı da bugün Karadeniz’de otantik yay olarak kullandığımız yaylardan farklıdır. Rum tarzı kemençelerin yayı keman yaylarında gördüğümüz kendinden gergin bir yapıya sahiptir. Kemençelerin görünümü Karadeniz’deki kemençelerden tamamen farklı değildir. Rum kemençelerinin özellikle baş kısmındaki görünüm, Karadeniz’deki eski kemençelerle hemen hemen aynıdır. Ancak kemençenin yapısında önemli değişimler meydana getirmeyi başarmışlardır. Modern imkanlar kullanılarak kemençe yapımını geliştirmekle birlikte, kemençenin elektronik cihazlara entegrasyonunda da önemli mesafeler kat etmektedirler. Ayrıca kemençeyi kültürel bir enstrüman olmanın ötesine taşıyarak her türlü müzik tarzına eşlik edebilecek bir boyutta da kullandıkları görülmektedir6. Bu ekolün çalım stili ve kemençede meydana getirdiği değişimler Türkiye’deki icracılar ve kemençe ustaları tarafından yakından takip edilmektedir. Nitekim piyasada Rum tarzı kemençe olarak satışa sunulan birçok kemençe vardır. Ayrıca Türkiye’deki genç nesil icracıların kemençe yayını Rum stilinde olduğu gibi çapraz pozisyonda kullanmaya özendiklerini söyleyebiliriz. Bu da bizlere göstermektedir ki Rumların yüz yıl kadar önce Karadeniz’den göç etmeleriyle kesilen kültürel etkileşim, teknolojik gelişmelerin sağladığı internet ve sosyal medya gibi erişim imkanlarıyla kaldığı yerden devam etmektedir.
@erdoganpamuk50898 ай бұрын
Eleni Gotsi aklıma geliyor 😅
@kumankuman5695 Жыл бұрын
çok iyi ya
@mehmetmelez56777 жыл бұрын
önemli ve başarılı bir program
@erdoganpamuk50898 ай бұрын
Şu Eleni Gotsi bunu da çalar 😅
@dodufood22104 жыл бұрын
Sürmene Ekolü Sürmene ekolü, ele aldığımız diğer iki saha olan Ağasar ve Görele’den daha belirgin özelliklerle karşımıza çıkmaktadır. Çünkü Sürmene ve çevresi coğrafî olarak Trabzon’un doğusunda yer aldığı için diğer iki bölgeyle etkileşimi yok denecek düzeydedir. Sürmene ekolü olarak belirlediğimiz bu saha içerisinde Trabzon’un Sürmene ilçesi merkez olmak üzere, Araklı, Of ve iç kesimdeki Çaykara ilçeleriyle birlikte buraya yakın küçük yerleşimler yer almaktadır. Sürmene ekolünün etkin olduğu sahalarda yakın döneme kadar kemençe kadar rağbet gören bir diğer enstrüman da kavaldır. Kavalın çalım tekniğinin kemençeye de yansıdığını söylemek mümkündür. Bu ekoldeki kemençelerin tonları daha pestir. Kemençeler şekil olarak daha uzun ve tekneleri de daha geniştir. Akat, bu sahada horonlara eşlik eden kemençelerin tiz yapıda olduğunu ve bölgede yetişen Fahrettin Dilaver gibi eski kemençecilerin Görele icrasına öykündüklerini tespit etmektedir (2010: 110). Ancak yakın zamana kadar geçerli olan bu tespiti günümüz icracılarında gözlemlemek mümkün değildir. Sürmene ekolünün günümüz icrasının Rum tarzıyla benzerlikler sergilediğini görüyoruz. Mübadeleden önce bölgedeki Rum yerleşimlerinin Sürmene ve çevresinde yoğunlaşması bu duruma sebep olarak gösterilebilir. Günümüzde de bu ekolün genç kuşak icracılarının, sosyal medyanın vermiş olduğu imkanlar ölçüsünde Rum tarzı çalım stilini takip ettiğini söyleyebiliriz. Sürmene ekolünün geçmiş dönem icracıları arasında Fahrettin Dilaver ve Hüseyin Dilaver gösterilebilir. Bu ekolde zikredilmesi gereken en önemli isim Bahattin Çamurali’dir. Çamurali, bu ekol içerisinde kendi stilini oluşturabilecek düzeyde gelişmiş bir icraya sahiptir. Yusuf Cemal Keskin bu ekolün günümüzdeki en önemli isimlerinden birisidir.
@cemalbalckblack44882 жыл бұрын
Türküler kemençe yi unuttu rımlar mı devam ettiriyor yani
@ilkerbaskan92165 жыл бұрын
👏👏👏
@kanidede9376 жыл бұрын
bu nasıl kemençe anlayamadım
@zekeriya515 жыл бұрын
Kani Dede anlatıyorlar iyi dinle
@firu63404 жыл бұрын
Kani Dede cimilli ibo dinle abi anlarsın belki
@furkankama5 жыл бұрын
Üstad çok güzel konuşuyorsun fakat Bahattin Çamurali Yusuf Cemal Keskin Hasan Tunç gibi üstadları farklı tarz olan üstadları yok saymana üzüldüm.
@furkanozkan68354 жыл бұрын
Giresunlu bazı üstadlarda var zaten bu huy. Evet kemençenin bir kültürü var. Onun kaybedilmemesi için daha doğru öğretmek lazım ama yeni nesil kemençecilerin kendi tarzını kötülememek gerektiğini düşünüyorum . aksine bu sanatçıların kemençeye kötülük ettiğini de düşünmüyorum
@ademsirin1234 жыл бұрын
kemence türk çalgısıdır kıbçak türkleride ve kalan 21 türk boyunda kompile kemençe kültürü vardır.bu kıbcak türkleri bu kemençeyi nerden getirdi bilmiyorum veya bu kıbcak kim bilmiyorum ama iyi biliyorum harita üzerinde kemençe çalınan yerleri çizdiğimizde karşımıza trabzon rum imparatorluğu değil kıbçak cıkıyor komle orta asya kemençe çalıyor eğer kemençe türk çalgısı olmasaydı izmirde muğlada antalyada edirnede istanbulda ankarada batmanda azerbaycanda rusyada ve türkistanda kemençe kültürü olurmuydu pakistanda kıbçakta kumanda hep bile çalıyoruz bende türk milliyetçisiyim hakkımızı yedirmem...AMA KONYADA REÇİNE BULAMADIM
@unalozturk30712 жыл бұрын
:))) konyada recine yok mu :)))) ALLAH SENİ DEVAM LI GÜLDÜRSÜN ADEM ŞİRİN :))
@osmanyayla40543 жыл бұрын
Görelenin merkez olması Alevilikle alakalı bir durum değildir. Bu dönemde ve yüz sene önce nasılsa aydınları varsa üç yüz dört yüz sene önce de öyle aydınları ve bilimle alakalı insanları vardı.Sebep bu.