Ordu'nun Dereleri - Ruba Nasr & Loudingirra Özdemir (Kuala Lumpur, Malezya)

  Рет қаралды 505,151

Loudingirra Özdemir

Loudingirra Özdemir

Күн бұрын

100 ÜLKEDE 100 TÜRKÜ ÇIĞIRMAK
BAYRAM ARİFESİ VE KATOLİK RAHİP
Penang'da sağanak yağmura yakalanmış, ıslak kıyafetlerimle bütün bir geceyi otobüsün kliması altında soğuktan kıvranarak geçirmiştim. Gün doğumuyla birlikte vardığım Malacca otogarında, etrafın hareketlendiği kuşluk vaktine kadar bir duvarın dibinde sazımın sırılsıklam olan kılıfının güneşte kurumasını beklemiş; ardından, parlak bir gökyüzü altında, yakıcı tropikal güneşine karşı yürümeye koyulmuştum.
Yanımdan beyaz bir araba hızla geçti. İlerde durdu. Sonra geri geri geldi:
"Nereye gidiyorsun?"
"Şehir merkezine." dedim.
"Aman Tanrım! Şehir merkezi çok uzakta. Bu sıcakta, sırtındaki çantalarla yürüyemezsin. Atla! Ben de oraya gidiyorum."
Direksiyonda orta yaşlarda Çin asıllı bir adam vardı. Malacca'dan Endonezya'nın Dumai şehrine feribotla geçeceğimi öğrendiğinde:
"Ne yapacaksın orada? Küçük bir şehirdir Dumai. Yabancılar oraya pek uğramaz." dedi.
"Bunu öğrendiğim iyi oldu." dedim, gülümseyerek.
Sazımı işaret ettim:
"Sokaklarında birkaç şarkı çalıp yoluma devam edeceğim." dedim.
Hakkımda daha fazla şey öğrenmek istiyordu:
"Nerelisin?" dedi.
"Son birkaç yıldır birçok yerdenim." dedim.
Gülümsedi.
Adı Eugene idi. Beni arabasına aldığında kendisine teşekkür etmiştim. Bunun üzerine, dikiz aynada sallanan haçı işaret ederek:
"Ben bir katolik rahibim. Bu sıcakta, arabam boşken seni almadan yanından geçersem Tanrı beni affetmez." demişti.
"Birkaç yıl önce nereliydin o halde?" diye sordu kahkaha atarak.
"Türkiye." dedim.
Şehir merkezine varmıştık. 16. yüzyıldan 20. yüzyılın ortalarına kadar sırasıyla Portekiz, Almanya ve İngiltere'nin sömürgesi olan şehirde ilk dikkatimi çeken şey, Avrupa şehirlerinin karakteristik mimarisi oldu. Sokakları regarenk şemsiyeleriyle Asyalı ve hasır şapkalarıyla Avrupalı turistler doldurdurmuştu. Tarihi binaların duvarlarında tropikal güneşin yakıcı ışınları patlıyordu.
Konaklayacağım evin bulunduğu sokağa girdik; fakat Eugene için sohbet yeni başlamıştı. Ardı ardına bana sorular sorup duruyordu. Bir süre sonra, artık beni kafasında mevcut şablonlardan birisine oturtmuştu. Birden yüzü aydınlandı ve dinleyici pozisyonundan konuşmacı pozisyonuna geçti:
"Sen hangi zincirleri kırmaktan bahsediyorsun?" dedi.
Bütün dikkatini yoldan çekmişti.
"Özgür olduğumuz iddiası, dünyanın en büyük yalanıdır." diye devam etti. Bir motorsikletliyle çarpışma tehlikesi geçirdik.
Bunu üzerine arabayı gölgelik bir yere çekti. Sonra hiçbir şey olmamış gibi tekrar devam etti:
"Ne doğumun özgürlüktü ne de ölümün özgürlük olacak; bu iki köleliğin arasında özgür olduğunu nasıl iddia edebilirsin?"
Söylediklerini sessizce dinliyor olmam, onu daha coşkulu bir üsluba yöneltmişti:
"Kutsal kitap der ki; Tanrı'nın önceden hazırladıklarını yaşamak üzere Mesih İsa’da yaratıldık."
Yorgunluktan kafam omuzlarıma düşüyordu. Hiç şüphesiz rahip, gözlerimi açık tutmakta zorlandığımın farkındaydı; fakat o an, oracıkta vaaz vermek için kutsal bir görev aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Kendisine içtenlikle teşekkür edip arabadan inmeye davrandığım sırada:
"Kalpleri mühürlü olanlar, tarih boyunca Tanrı'nın sözünden hep kaçmışlardır." diye bana tepki gösterdi.
İnmek üzere dışarı uzattığım ayağımı geri çekip kapıyı kapattım.
"Deneyimlerini arttırmalısın." dedim.
"Anlamadım." dedi.
"Deneyimlerin arttıkça kutsal kitaplardan alıntı yapma ihtiyacın azalacak." diye tamamladım cümlemi.
"Arabamdan in!" dedi, soğuk bir ses tonuyla.
İndim. Çantalarımı yüklenirken,
"Kutsal kitaptan rahatsız olan birisinin, arabamda daha fazla durmasına zaten ben razı olamam." diye homurdandı.
Boğazım düğümlendi. Kaldırıma çöküverdim. Rahibin arabası, asfalta taşan kalabalığın içinden ağır ağır uzaklaşıp gözden kayboldu.
Din, dil, ırk fark etmeksizin dünyanın her yerinde bağnaz insanın psikolojisi aynıydı. Bir yerlerde bir "hakikat" vardı ve kendisi yeryüzünde onun temsilcisiydi. Kim ki bu "hakikat"ın dışında bir yaşam tarzı sürmeye çabalarsa acınası bir zavallıydı. Güç yetiriliyorsa zorla; güç yetirilemiyorsa çıkarcı sevgi aşırılıkları, iki yüzlü hoşgörü sloganları ve tutarsız önermelerle ona bu "hakikat" benimsetilmeliydi.
Güneş ışınları, tenime kurşun gibi işlemesine rağmen kabusun etkisi altında azap çeken bir bünyenin çaresizliğiyle kaldırımda uyukluyordum. Bir bayram arifesi, zilini çaldığım kapı açılmamıştı. Doğduğum köyün mezarlığında okunan yasinler, yanı başımdan geçen kalabalığın uğultusuna karışıyordu.

Пікірлер: 577
Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden - Loudingirra & Jazziri (Xalapa, MEKSİKA)
5:04
Life hack 😂 Watermelon magic box! #shorts by Leisi Crazy
00:17
Leisi Crazy
Рет қаралды 13 МЛН
The selfish The Joker was taught a lesson by Officer Rabbit. #funny #supersiblings
00:12
An Unknown Ending💪
00:49
ISSEI / いっせい
Рет қаралды 57 МЛН
小丑妹妹插队被妈妈教训!#小丑#路飞#家庭#搞笑
00:12
家庭搞笑日记
Рет қаралды 38 МЛН
Menzil: Bir tarikatın anatomisi I Fayn - Özel Dosya
33:53
Fayn
Рет қаралды 1,3 МЛН
SASA  - Dağlara Küstüm Ali ( Zülfü Livaneli)
4:50
Sasa
Рет қаралды 7 МЛН
Zalım - Loudingirra Özdemir & Marvellous Vish (Kuala Lumpur, MALEZYA)
4:23
Loudingirra Özdemir
Рет қаралды 580 М.
Gafil Gezme Şaşkın - Loudingirra Özdemir (Bukittinggi, Endonezya
6:25
Loudingirra Özdemir
Рет қаралды 659 М.
Gezgin Türk 100 ülkede 100 türkü söyleyecek
15:50
AirportHT
Рет қаралды 2 М.
Altın Gün  - Ordunun Dereleri
4:49
Altın Gün
Рет қаралды 1,7 МЛН
Life hack 😂 Watermelon magic box! #shorts by Leisi Crazy
00:17
Leisi Crazy
Рет қаралды 13 МЛН