Sünnet-i Seniye dersini çoktandır bekliyordum. Rabbim istifademizi ziyadeleştirsin. Nefsimde (ve dua eden herkeste) tekrardan sünnete yapışma aşkı iştiyakını canlandırsın. Amin!
@tamerok22472 ай бұрын
Cenabı Hakk razı olsun, sünneti seniyye hakkındaki bu değerli musahabeniz için demet demet teşekkürler Seyid abi. Cenabı Hâdî sinesinde bu dert ile hemdert olan ehli imanı Efendimizin sas sünneti seniyyesine kamilane ittibaya muvaffak ve hidayet eylesin, âmîn!.
@SeyidNurFethiErkal2 ай бұрын
Amin amin ecmain
@risaleinurdaneczalar3 ай бұрын
1:07 “Muhabbetullah, ittibâ-ı Sünnet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmı istilzam eder. Çünkü Allah'ı sevmek, Onun marziyâtını yapmaktır.” Rabiatü’l-Adeviye söylediği gibi: “Sevdiğini iddia ediyorsun; ama hiçbir dediğini yapmıyorsun.” Burada bir uyumsuzluk var. 5:41 “Marziyâtı ise, en mükemmel bir surette zât-ı Muhammediyede (Aleyhissalâtü Vesselâm) tezahür ediyor.” Cenâb-ı Allah razı olacağı şeyleri bildirmiş, bildirdiğini de pratik olarak uygulatmış. “Deneme yanılma” diyoruz ya, başka yolu deneme ki yanılmayasın. 8:00 قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ ("De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.") Âyette “seni sevsinler” yerine “sana uysunlar” emredilmiş. Evet, O’nu seveceğiz; ama sevginin göstergesi pratik bir meseledir. 9:12 Allah Resûlü’ne ittiba etmenin iki yönü var: (1) Allah’ı sevmek ve Allah’ın bizi sevmesini istemek (2) Allah Resûlü’nün bu noktadaki vesileliği sebebi ile O’nu sevmek ve O’na benzemek istemek 13:08 Biz yemeği gıdalanmak ve böylece hayatımızı devam ettirmek için yiyoruz. Cenâb-ı Allah gıdalarımızı haplar şeklinde yaratabilirdi. Ama onları görüntüsü, tadı, kokusu ile cezbedici bir sûrette yaratmış. Bununla kendisini bildirdiği gibi, aynı zamanda sevdiriyor. Thankful (minnetdar) olabilmek için mindfull (dikkatli, düşünceli) olmak lazım. Şükrün yolu, tefekkürden geçer. Tefekkür etmeyen insan, hakikî mânâda şükür de edemez. Çünkü şükür (1) nimetin Cenâb-ı Allah’tan geldiğini bilmek (2) onun kıymetini takdir etmek (3) ona ihtiyacını hissetmekledir. Eline tesbit alıp Elhamdülillah çekmek güzel; ama asıl olması gereken bu farkındalığın sende olması. 20:28 “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Sünnet-i Seniyyesinin menbaı üçtür: akvâli (sözleri), ef'âli (fiilleri), ahvâlidir (halleri).” Mesela Efendimiz’in namaz kılarken veya dua ederken söylediği sözleri ve yaptığı hareketleri var. Bir de onun o anda Cenâb-ı Hakk’ın karşısında bir hali var. Onun o halini taklit ederek, o anda hissettiğini hissetmeye çalışıyoruz. “öyle fakirâne, öyle hazinâne, öyle mahbubâne, öyle müştakâne, öyle tazarrukârâne niyaz ediyor ki, bütün kâinatı ağlattırıyor, duasına iştirak ettiriyor.” (19. Mektup) 21:43 “Bu üç kısım dahi üç kısımdır: ferâiz, nevâfil, âdât-ı hasenesidir.” Dikkat edilirse Üstad Hazretleri burada sünnet-i seniyyeyi anlattığı halde, “onun bir kısmı farzlardır” diyor. Sünnet’in tanımı, Efendimiz’in yaptıklarıdır. Farzları da O’ndan öğreniyoruz. Demek ki farzlar da sünnetin kapsamında. Sünnet-i Seniyye dinin belli bir parçası değildir, dinin tamamıdır. Sünnet-i Seniyye, dinin pratik hale gelmiş şeklidir. 23:04 “Farz ve vâcip kısmında ittibâa mecburiyet var; terkinde azap ve ikab vardır. Herkes ona ittibâa mükelleftir.” 23:29 “Nevâfil kısmında, emr-i istihbâbî ile, yine ehl-i iman mükelleftir; fakat terkinde azap ve ikab yoktur.” [emr-i istihbâbî: Müstehab olan (muhabbetin gereği olarak yapılması gereken) vazife.] Mesela Kur’an’daki tefekkür âyetleri emir kipiyledir. (“Oku, yaratan Rabb’inin adıyla”, “Bak Allah’ın rahmet eselerine” gibi). Tefekkür etmek, emr-i istihbâbîdir. Mesela kurban kesilmesi ve teheccüt namazı da böyledir. Terkinde azap yoktur, ama kişi mükelleftir. 25:45 “Âdât-ı seniyyesi ve harekât-ı müstahsenesi ise, hikmeten, maslahaten, hayat-ı şahsiye ve nev'iye ve içtimaiye itibarıyla onu taklit ve ittibâ etmek gayet müstahsendir.” Efendimiz’in dinî mükellefiyet belirtmeyen ama güzel olan âdetleri vardır. Haram helal belirtmez. 25:59 Haramlar bellidir, helaller de bellidir. Ortada şüpheliler var. Takvâ, şüphelilerden sakınmandır. Efendimiz’in Hz. Hasan’a dediği gibi: “Şüpheli, kalbinde bulanıklık meydana getiren meseledir.” Ruhsatı olabilir. Ama azimet ve takva cihetiyle bakarsan, “acaba yapsam mı, yapmasam mı” diye düşündüren şey şüphelidir, fetva için başkasına sormana bile gerek yoktur. 27:17 “Herbir hareket-i âdiyesinde çok menfaat-i hayatiye bulunduğu gibi, mütâbaat etmekle, o âdâb ve âdetler ibadet hükmüne geçer.” Hareket-i âdiye, günlük sıradan hareketlerdir. Bu hareketlerinde O’na ittiba ettiğin zaman, zihindeki dağınıklık giderilmiş olur. Çünkü Allah Resûlü’ne tâbî olmakla, Allah’ın huzurunda olduğumuz hatırlanır. 30:53 Talebe hocayı geçebilir. Ancak Allah Resûlü’nün yetiştirdiği talebeleri kendi alanlarında dahi O’na yetişememişler. Mesela Bediüzzaman Hazretleri Efendimiz’e ittiba ederek marifette, Mevlâna aşkta, İbn-i Arabî hikmette en ileri gitmiş. Yine de O’na yetişmemişler. 37:10 “Hazret-i Âişe-i Sıddıka (r.anha) gibi Sahabe-i Güzin, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı tarif ettikleri zaman, "Hulukuhu'l-Kur'ân"diye tarif ediyorlardı. Yani, Kur'ân'ın beyan ettiği mehâsin-i ahlâkın misali, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır.” Allah Resûlü, yürüyen Kur’ân’dır. Efendimiz düşünerek taşınarak değil fıtraten o güzel ahlâk üzerindedir. İyinin, doğrunun, güzelin ta kendisi idi.
@bayramkayklk32802 ай бұрын
Allah razı olsun Hocam hürmetler.
@SeyidNurFethiErkal2 ай бұрын
Bilmukabele kardeşim
@gulerguler41123 ай бұрын
Allah razı olsun
@kubra19772 ай бұрын
Allah razı olsun hocam.
@ozgurakdag32942 ай бұрын
💙💙💙
@SaidMutlu2 ай бұрын
Abi maşallah, çok güzel bir ders olmuş. Özellikte günümüzde aklımıza gelen "14 asır önce yapılan davranışlara şimdi nasıl ittiba edelim" gibi düşüncelere de cevap vermişsiniz. Allah razı olsun.